Madımak Katliamı üzerine bir web belgesel: Alacakaranlıkta 30 Yıl
İZMİR – Sivas’ta 2 Temmuz günü yaşanan Madımak Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Alevi kurum ve temsilcilerinin organize ettiği Geleneksel 4’üncü Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri için Sivas’a gelen aydın ve sanatçıların kaldığı Madımak Oteli ateşe verilmiş, 33 yazar, şair ve sanatçı katledilmişti.
Madımak Katliamı özelinde toplumsal belleğin yeniden düzenlenmesine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanan “Alacakaranlıkta 30 Yıl: Madımak Katliamı” web belgeseli geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Madımak Katliamı Hafıza Merkezi web portalına www.madimak.org adresinden ya da www.webbelgesel.madimak.org adresinden ulaşmak mümkün.
Yapımcılığını Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun üstlendiği, yönetmenliğini Yücel Tunca, metin yazarlığını Bülent Yıldız ve proje koordinatörlüğünü Eylem Şen’in yaptığı web belgeselin konusu sadece katliam günü olan 2 Temmuz 1993 günü ile sınırlı değil. Belgesel, katliam gününe bütün ayrıntılarıyla baktığı gibi yargılama sürecine, dönemin yerel ve merkezi devlet yetkililerine, medyaya, Alevi toplumuna ve örgütlenme sürecine de geniş bir biçimde yer veriyor.
Geçtiğimiz yıllarda “Sinema Bergama” adlı web belgeseline de imza atan yönetmen Yücel Tunca ile “Alacakaranlıkta 30 Yıl: Madımak Katliamı” web belgeseli üzerine konuştuk.
‘DEVLETİN KATLİAMDAKİ ROLÜNÜ GÖRÜNÜR KILMAYA ÇALIŞTIK’
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi kapsamında hazırladığınız “Alacakaranlıkta 30 Yıl: Madımak Katliamı” adlı web belgesel geçtiğimiz günlerde yayımlandı. Öncelikle belgesele neden bu ismi verdiniz?
Madımak Katliamı’nın, ülkemizde yaşanan birçok katliamda olduğu gibi görünür yanları kadar görünmeyen, saklanmış, belirsizleştirilmiş yanları da var. Resmi kurumların, politikacıların açıklamalarına ve özellikle merkez medyanın yayınlarına bakarak ancak sığ bir görüş oluşturabilirsiniz. Bu derinliksiz bakış temelinde, kökleri derinlere inen, yüzlerce yıla yayılan bir siyasi ve toplumsal gerçekliği görünmez kılmayı hedefleyen dezenformasyonlarla biçimlendirilmiş bir bakıştır. Katliamı ‘olay’ düzeyine indirger, münferitmiş gibi gösterir. On binden fazla insanın katıldığı korkunç bir kitlesel şiddetten yüz kadar insanı sorumlu tutar, onları yargılar, bir kısmının cezalandırılmasıyla adaletin tesis edildiği hissini yaratmaya çalışır.
Oysa birçok veriyi bir araya getirdiğinizde bu tür katliamların 50-100 kişinin inisiyatifiyle oluşamayacağını görürsünüz. En geniş haliyle, toplumsal dinamikleri kendi siyasi ve ekonomik çıkarları doğrultusunda dizayn eden, manipüle eden muktedirlerin kendilerini görünmez kıldıkları bir sürecin ürünü olduğunu anlarsınız. Bu tür süreçlerde malum, bazı elverişli paramiliter gruplar devreye sokulur, yasal olarak yapılamayacak kirli işler onlara havale edilir. Sonuçta da sorumluluk üstlenilmez, beş on kişi kamuoyunun önünde mahkum edilir, “olay” zaman içinde soğumaya bırakılır. Tüm bu saptamalardan hareketle biz de bu katliamın alacakaranlıkta belirsizleştirilmesine itiraz ederek, devletin, sitemin katliamdaki rolünü görünür kılmaya çalıştık. Madımak Katliamı’nın sistematik bir devlet işleyişinin ürünü olduğunu, katliamdan da öte bunun bir pogrom olduğu hakikatini göstermek istedik. Alacakaranlığa mahkum edilmiş Madımak Katliamı’nın mümkün olduğunca tüm yönlerini aydınlatmak amacıyla tanıklıkları, belgeleri bir araya getirip kamuoyuna net biçimde aktarmaya çalıştık.
‘KATLİAMIN 30 YIL GEÇTİKTEN SONRA ANLATILMASI HİÇ KOLAY OLMADI’
Bu belgesel için ekip olarak nasıl bir ön çalışma yaptınız?
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun yapımcılığını üstlendiği, birçok Alevi kurumunun desteklediği Madımak Katliamı Hafıza Merkezi web portalı için çalışmalara, 2022 yılının bahar aylarında başladık. Oldukça zor bir süreçti doğrusu. Aleviler ve sol muhalifler için olduğu kadar insanlık tarihi için de çok önemli, çok sarsıcı olan bu katliamın aradan 30 yıl geçtikten sonra anlatılacak olması, dağınık bilgilerin ve belgelerin toparlanarak düzenlenmesi, tanıklıkların kayıt altına alınması hiç kolay olmadı. Bunca yıl içinde adaletin gerçek anlamda sağlanamadığını, hakikate ulaşılamadığını bilerek, bu yönde mücadeleyi sürdüren kurumların ve kişilerin hak arayışlarına güçlü bir katkı vermek gerekiyordu. Yüzden fazla kişinin yer aldığı ekibin motivasyonu da bu yöndeydi.
Günseli Baki ve Eylem Şen ile birlikte bir yandan web sanat yönetimi ekibi olarak web portalının görsel tasarımını yaparken bir yandan da portalı oluşturan bileşenlerin içeriğine ilişkin araştırma sürecini sürdürdük. Bu çalışmalar bir yıla yakın bir zamanda olgunlaştı. Bu zaman zarfında portalın Dijital Kütüphane ve Sözlü Tarih Görüşmeleri ve Röportajlar kısmında çalışan arkadaşlarımızın birikimleri önemli bir alt yapının oluşmasını sağlamıştı. 2023’ün ilk aylarından itibaren ihtiyacımız olan bilgi, belge ve tanıklıkların yol göstericiliğinde web belgesele yoğunlaştık. Metinlerini Bülent Yıldız’ın yazdığı, Kelime Ata, Kübra Özyurt ve Metin Öztürk’ün araştırma sürecinde yer aldığı, Sena Şat’ın illüstrasyonlarını çizdiği web belgeselin hazırlanmasında grafiğinden, yazılımına, video kurgusundan redaksiyona, test sürecinden İngilizce ’ye çevirisine kadar burada isimlerini sıralayamayacağım kadar çok sayıda arkadaşımız büyük bir emek verdi.
‘TEK BİR DEVLET YETKİLİSİ DAHİ YARGILANMADI’
Madımak Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Bu denli uzun bir süreyi ele alacak bir belgeselin içeriğini hazırlarken neyi amaçladınız ve nelere dikkat ettiniz?
Birincisi katliamın yaşandığını bilen, hatırlayan birçok insan için hakikat ya hiç berrak değildi ya da zaman içinde dezenformasyonun da etkisiyle berraklığını yitirmişti. Bu nedenle hakikati görünür kılmak büyük önem taşıyordu. İkinci nokta ise yeni kuşaklara ve Anadolu coğrafyasından uzaktakilere bu katliamı anlatma sorumluluğuydu. Ayrıca katliamı fiilen gerçekleştirenlerin küçük bir kısmının yargılandığı davaların hüküm verilerek çeşitli mahkumiyetlerle sonuçlandırılmasının adaleti gerçek anlamda sağlamadığını da göstermemiz gerekiyordu. Zira Madımak Katliamı bir insanlık suçu ve dahası bir devlet suçuydu. Oysa katliamın devletle olan bağlantısı hiç araştırılmamış ve süreçte tek bir devlet yetkilisi dahi yargılanmamıştı. Daha da ötesi, hakikatin berraklaşması ile görünür hale gelen ve yüzlerce yıllık bir süreci kapsayan politik, ekonomik ve toplumsal zeminin katliamı yaratan en önemli etken olduğunu ortaya koymak gerekiyordu. Özellikle Alevilere karşı uygulanan sistematik baskı ve şiddetin, daha önce de defalarca tekrarlanan katliamlarla doruğa çıktığını göstererek Madımak Katliamı’nın bir pogrom olduğunu ifade etmemiz kaçınılmazdı.
Bir başka motivasyon noktası da büyük ölçüde dağınık durumda olan bilgi ve belgelerin derlenip toparlanması, eksiklerin araştırılarak tamamlanması ve yanlış bilgilerin ayıklanmasıyla Madımak Katliamı özelinde toplumsal belleğin yeniden düzenlenmesine katkıda bulunmaktı.
Web belgeselin içeriğini bu yaklaşımlar ekseninde oluşturmaya başladık. 127 kişiyle yapılan sözlü tarih görüşmesi ve röportaj videolarının yanı sıra arşiv videoları ile fotoğraflar, belgeler, illüstrasyonlar kullanarak metin ağırlıklı anlatımımızı güçlendirdik. Bu sırada çok sayıda Alevi kurumu, Türkiye Barolar Birliği ve diğer bazı kurumların arşivlerinden yararlandık. Portalın Dijital Kütüphane bölümünün içeriğini oluşturan arkadaşlarımız sayesinde aralarında aile arşivlerinin de bulunduğu çok sayıda kişisel arşive ulaşarak dikkate değer bir birikim oluşturduk.
‘SADECE 2 TEMMUZ 1993’E ODAKLANAN BİR ÇALIŞMA DEĞİL’
Bu web belgeselin içeriğinde neler var ve nasıl bir kurguyla tasarladınız?
“Alacakaranlıkta 30 Yıl: Madımak Katliamı” web belgeselini Sivas, Ankara, İstanbul ve Berlin şehirlerinin somut olay bağlantıları ile temsiliyetleri üzerinden dört bölüm halinde kurguladık. Web belgesel, bu dört ana bölüm altında toplanan yirmi bölümden oluştu. Bir yandan doğrusal izlemeye uygun, bir yandan da izleyici/okuyucunun seçimine bırakılan parçalı yapısıyla farklı bir anlatı ortaya çıkarmayı tercih ettik. Bu parçalı yapı sayesinde özellikle katliam gününü farklı boyutlardan, farklı tanıklık ve belgeler ışığında tekrar tekrar anlatarak olaylar arasındaki bağlantı zincirini oluşturma sürecine izleyici/okuyucuyu da dahil ettik.
Şunu da çok önemsediğim için altını çizerek söylemek istiyorum: Bu web belgesel sadece katliam gününe yani 2 Temmuz 1993’e odaklanan bir çalışma değil. Az önce de değindiğim gibi yüzlerce yıl geriye gidiyor ve geleceğe dönük bir perspektif de oluşturuyor. Katliam gününe bütün ayrıntılarıyla baktığı gibi, yitirdiğimiz canlara, cenaze törenlerine, onlar için yapılan anıtlara, yargılama sürecine, dönemin yerel ve merkezi devlet yetkililerine, yerel ve merkez medyaya, Alevi toplumuna ve örgütlenme sürecine de geniş biçimde yer veriyor.
‘DAHA ÖZGÜR BİR İZLEME/OKUMA DENEYİMİ SAĞLIYOR’
Günümüzde dijital teknolojiler ‘web belgeseli’ şeklinde tanımlanan yeni bir formatı ortaya çıkardı. Siz neden bu anlatım yöntemini tercih ettiniz?
Batı medyası başta olmak üzere dünyada yaklaşık 20 yıldır giderek çoğalan örneklerini gördüğümüz web belgeseller, internetin gelişip yaygınlaştığı 2000’li yılların bir medyumu. Görsel ve işitsel her türlü öğenin kullanımına olanak veren bu medyumun Türkiye’deki örneklerinin sayısı ne yazık ki bir elin parmaklarını geçmiyor. Planet Galata ve Zeki Müren Hattı gibi iki örneğin dışında benim ilk web belgeselim olan “Sinema Bergama”dan (www.sinemabergama.com) sonra “Alacakaranlıkta 30 Yıl: Madımak Katliamı” Türkiye’de üretilen dördüncü web belgesel oldu. Türkiye’deki medyanın bu alanı ve olanaklarını henüz kullanmadığını, değerlendiremediğini söyleyebiliriz. The New York Times, Washington Post gibi gazeteler, Arte Tv gibi yayın kuruluşları çok uzun zaman önce içeriklerinde web belgesellere yer vermeye başladı. Türkiye’de sosyal medya kullanımı çok yaygın fakat web ortamının sağladığı diğer olanaklardan yeterince yararlanılamıyor. İzleyici/okuyucu alışkanlıkları beklenenden daha yavaş değişiyor. Bu yüzden de medya, web ortamında yeni medyumlara yer açmıyor, bu doğrultuda yatırım yapmayı aklına bile getirmiyor. Hızlı üretim ve hızlı tüketim anlayışı, derinlikli çalışmaların ortaya çıkmasına izin vermiyor. Oysa web belgeseller izleyici/okuyucu ile medyanın nitelikli bir biçimde buluşmasını sağlayan yeni bir ortam, yeni bir olanak yaratıyor.
Web belgeselleri, özellikle belgesel filmlerden ayrılan en büyük özellik, izleyici/okuyucu için interaktif bir ortamda, çoklu medya kullanarak, çok detaylı, geniş bir içerik sunması. İnteraktif uygulamalar web belgeselin planlamasına bağlı olarak izleyiciyi pasif konumdan çıkarıp farklı derecelerde aktif ya da yarı aktif hale getirebiliyor. Okuma/izleme sırasını belirlemek, grafik öğeler arasına bir anlamda saklanmış unsurları keşfedip açığa çıkarmak, hatta bazı örneklerde içeriğe katkıda bulunmak gibi özellikleri var web belgesellerin. Fakat en önemlisi, Madımak Katliamı gibi çok yönlü, oldukça geniş zamana yayılmış, devasa görsel işitsel arşivlerin söz konusu olduğu durumlarda süre, sayfa sınırı olmaksızın izleyici/okuyucunun ihtiyaç duyacağı her türlü bilgi ve belgeye ulaşmayı sağlayan içerikler üretebiliyorsunuz. İzleyiciyi kısmen de olsa kurgudan bağımsızlaştırmak, göreceli daha özgür bir izleme/okuma deneyimi sağlamak mümkün olabiliyor.
‘ODALARDA, KATLİAMDA YİTİRDİĞİMİZ CANLARIN ANILARI AKTARILIYOR’
Merak eden okurlarımız için Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nin diğer bölümlerinde neler olduğunu anlatır mısınız?
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nin, web belgesel dışında dört bileşeni daha var. Geçtiğimiz yıl, yani katliamın 30’uncu yıldönümü olan 2023’te haziran ayında Dijital Kütüphane yayımlandı ilk olarak. Duygu Tatar, Merve Fidan ve Metin Öztürk tarafından hazırlanan kütüphane Madımak Katliamı ile ilgili binlerce görsel, işitsel ve yazılı belgeyi bir araya getirdi. Gazetelerden, efemeralara, fotoğraflardan videolara, günlüklerden resmi belgelere kadar uzanan oldukça geniş bir içerik başta araştırmacılar olmak üzere katliamla ilgili detaylı bilgileri görmek, değerlendirmek isteyen herkes için ulaşılabilir hale getirildi.
Aynı yılın eylül ayında ise aynı zamanda projenin koordinatörlüğünü de yapan Eylem Şen’in yönetiminde oluşturulan Sanal Müze bölümü yayımlandı. Bu Sanal Müze, Madımak Oteli’ndeki katliamda hayatlarını kaybeden Geleneksel 4. Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri katılımcısı, konuğu 33 kişi için, görsel tasarımı ve küratörlüğü Günseli Baki, 3D animasyonları Batuhan Köksal tarafından, Madımak Oteli’nin orijinal odalarına öykünerek ve fakat kişiselleştirilerek yapılan, interaktif izleme olanağı veren odalardan oluşuyor. Odalarda, katliamda yitirdiğimiz canların anıları, hayalleri, sanatları fotoğraf, video ve metinlerle aktarılıyor. İzleyici, Bülent Yıldız tarafından yazılan metinleri dilerse okuyabiliyor, dilerse Mehmet Ali Alabora’nın seslendirmesiyle dinleyebiliyor. İngilizce versiyonunda da aynı metinler Richard Hamer’ın seslendirmesiyle dinlenebiliyor. Bu bölümde ayrıca her odada Fazıl Say, Serenad Bağcan, Zuhal Olcay, Zülfü Livaneli, Erdal Erzincan, İlkay Akkaya, Sakina Teyna, Suavi gibi pek çok sanatçının eserlerini dinlemek mümkün olabiliyor. Sanal Müze’de yer alan illüstrasyonlar da Sena Şat imzasını taşıyor.
Yönetmenliğini Ümit Kıvanç’ın yaptığı “Çok Kötü Bir Şey Oldu” adlı belgesel film, projenin bir diğer bileşeni. Katliamı çeşitli yönleriyle, geniş bir zaman dilimi içinde ele alan belgeselin ilk gösterimi 18 Mayıs’ta Ankara’da gerçekleştirilecek.
Madımak Katliamı Hafıza Merkezi’nin beşinci bileşeni olan Sözlü Tarih Görüşmeleri ve Röportajlar bölümü, büyük ölçüde diğer bölümlerin de alt yapısını oluşturuyor. Bu bölümde de katliama tanıklık etmiş veya katliamda yakınını kaybetmiş ya da sağlık, hukuk ve siyaset eksenlerinden katliamı değerlendiren 127 kişiyle yapılan sözlü tarih görüşmesi ve ayrıca bir dizi söyleşi yer alıyor. Sözlü tarih görüşmeleri 2022 yılında Şükrü Aslan, Ozan Çavdar, Kelime Ata ve Hakan Koçak’tan oluşan bir ekiple gerçekleştirilmişti. Aynı yıl İnci Hekimoğlu da bir grup siyasetçi, gazeteci ve akademisyenle söyleşiler yapıp katliamı merkezde tutarak fakat daha geniş bir perspektifte sosyo-kültürel, ekonomik, politik, teolojik değerlendirmelerini kayıt altına almıştı. Bu bölüm de yaz aylarının başında yayımlanarak paylaşıma açılmış olacak.